NEŞE YURDAL- ABC GAZETESİ
İvan İvanoviçlere karşın, Petrof olarak kalabilmek
Oyunda, gittikçe büyüyerek hiyerarşiyi temsil eden kapılar, Petrof giderek İvan’a dönüştükçe arkası yükselen koltuk, elden ele geçirilirken sahne geçişlerini belirginleştiren ve Petrof’un kendisi mi, İvan’ın kuklası mı olduğunu gösteren bardak, hem kendi başlarına hem de yan anlamlar üretecek biçimde kullanılmış…
Neşe YURDAL
Nâzım Hikmet, bürokrasi sorununu temel alan “İvan İvanoviç Var mıydı, Yok Muydu” oyununu 1954 yılında yazar. Sovyetler Birliği özelinde, iktidar düşkünlüğünü göstermektir. Otoriter yapıları besleyen kanalları görünür kılmak ister Nâzım.Yan tutmadan, aydın duruşunu koruyarak, devleti için için kemiren bir hastalığı, yozlaşmayı eleştirmek istemiştir. Epik biçemle yazdığı oyun için, “bir Sovyet kasabasında geçse de herhangi bir sosyalist ülkede de geçebilirdi” der Nâzım Hikmet. Dönemi için deneysel diyebileciğimiz bir biçemle yazıdığı oyun 1957 yılında sahnelenir ancak kısa bir süre sonra yasaklanır.
Nâzım Hikmet, Petrof karakteri üzerinden çalışkan, alçak gönüllü, iyi niyetli üst düzey bir memurun “İvanlaşma” sürecini gösterir bize Nâzım. İvan İvanoviç, yalakalıkla, gerçekliği farklı gösterme yöntemleriyle; bir yöneticinin otoriter, havalı (bugün cool) üstten bakan biri olması gerektiğine inandırır Petrof’u. Petrof halktan kopuk, despot, kariyerist, bencil, narsist bir yöneticiye dönüşmeye başlar. Vicdanını, sağduyusunu, değerlerini, giderek kendilik bilincini kaybeder Petrof. Peki bu dönüşüm nasıl gerçekleşmiştir? İvan, “insanlara kağıtlardan daha çok inanan” Petrof’un hep içindeydi de çevresindekilerce biraz pohpohlanınca mı ortaya çıktı? Bürokratizimin devlet yönetme biçimine dönüşmesinin bir sonucu olarak süreç içinde mekanizmanın dışında kalamayıp güç zehirlenmesi mi yaşadı? Nasıl İvanlaşılır ya da nasıl kaçınılabilir İvanlaşmaktan?
Tiyatro Adam, bu sezon sahnelemeye başladığı oyunu, Emrah Eren’in yönetiminde mekân ve zamanın önemsizleştiği evrensel bir noktaya taşımış. Kişisel ihtirasları için görevini kötüye kullanan yöneticileri ve onların dalkavuklarını, kaynak metnin temel yapısından kopmadan güncel göndermeler de ekleyerek sahneye uyarlamış Tiyatro Adam. Broşürde sordukları soru oyunun nereden temellendirildiğine işaret ediyor: “İnsan neden mevki sahibi olduğunda güç ve erdemlerini unutur?”
KOLTUĞU İNSANI YUTARSA
Tiyatro Adam göstermeci bir yaklaşım benimsemiş oyunculuk ve sahne tasarımında. Oyuncuların Petrof dışında birden fazla rolü canlandırması, rolden role geçilirken kostüm ve aksesuarların çabuk ve seyircilerin önünde değiştirilmesi yanılsamayı kırmaya yönelik. Benzer durum dekor tasarımı için de geçerli. Devinim ve dinamizm sahnelemenin temel ilkesi diyebiliriz. Dekorun tekerlekli olması, sahnenin çabucak değiştirilmesini sağlarken, olan bitenin oyun olduğu vurgusunu güçlendiriyor. Dekor ve kimi nesneler sembolik anlamlar yüklenerek, farklı gönderme alanları oluşturacak biçimde kurgulanmış. Örneğin, gittikçe büyüyerek hiyerarşiyi temsil eden kapılar, Petrof giderek İvan’a dönüştükçe arkası yükselen koltuk, elden ele geçirilirken sahne geçişlerini belirginleştiren ve Petrof’un kendisi mi İvan’ın kuklası mı olduğunu gösteren bardak, hem kendi başlarına hem de yan anlamlar üretecek biçimde kullanılmış. Sahne gereçlerinin kullanımı bir yandan da karakterin içinde bulunduğu bilinç ve duygu durumunu da gösteriyor. Örneğin, Petrof’u hem duygu hem statü anlamında yükselten kapılar bir süre sonra onun hapishanesine, koltuğu onu yutan bir objeye dönüşüyor. Petrof’un duygu ve bilinç durumundaki değişim, seyirciyi iktidar hırsının yabancılaştırıcı etkisine karşı uyarıya dönüşüyor.
Epik ve sembolik anlatımın yaratıcı biçimde bir arada kullanımı, sahnelemede deneyselliğin önemsenmesi, kaynak metnin yenilikçi yaklaşımıyla uyum içindedir diyebiliriz. Göstergelerin çeşitli biçimlerde kullanımıyla, oyuncuların bedensel uyumları dramaturji ile sahne dilini uyumlulaştırma çabasını gösterir. Örneğin bardak el değiştirirken oyuncuların devinimlerinin yavaşlaması, ışığın ve müziğin buna uygun olarak değişmesi, öğelerin rastlantıya bırakılmadığını ve bütüne hizmet edecek biçimde yapılandırıldığını gösteriyor diyebiliriz. Bu, oyunculuktaki uyum ekip çalışmasının başarısına işaret ediyor. Oyunda Nâzım’ın şiirlerinin okunması sahnenin anlamına hizmet ederken, şairimize bir saygı sevgi göndermesi aynı zamanda.
Tiyatro Adam, “İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?” oyununda yaratıcı buluşlarıyla, dinamizmiyle, sahnesel öğeleri çok yönlü, işlevsel kullanımıyla, güncel gönderme alanları açmasıyla keyifle seyredilen bir sahneleme kurgulamış. Nâzım’ın 1954 yılında sorduğu soruyu yineliyoruz oyundan çıkarken: “İvan İvanoviç var mıydı yok muydu?”
Yazan: Nâzım Hikmet
Yöneten: Emrah Eren
Dekor – Kostüm Tasarım: Barış Dinçel
Işık Tasarım: Yüksel Aymaz
Hareket Düzeni: Esra Yurttut
Afiş – Görsel Tasarım: Elif Ergür
Sahne Amiri – Müzik Kumanda: Uğur Aksu
Işık Kumanda: Mustefa Erdem
Reji Asistanı : Metehan Çetinalp
Sosyal Medya Uzmanı: Emirhan Savaş
Oyun Fotoğrafları: Emre Mollaoğlu
Oynayanlar
Aşkın Şenol
Baransel Gürsoy
Berk Yaygın
Deniz Özmen
Fatih Koyunoğlu
Gökhan Azlağ
Pınar Tunceg
YABANCI KALMA